7 Şubat 2009 Cumartesi

2009 yılında Kürt Halk Önderi özgürleşmelidir


Mustafa Karasu

Kürt Halk Önderine karşı yapılan uluslararası komplonun 11. yılına giriyoruz. Bu komplo esas olarak ABD ve İsrail planlamasıyla gerçekleşmişti. İsrail ve ABD desteğiyle Türkiye'de Suriye sınırına askeri güç kaydırmıştı. İsrail ve ABD bir yandan kendi politikaları önünde engel gördükleri PKK'yi tasfiye etmeyi amaçlarken, diğer yandan Türkiye'yi daha fazla kendilerine bağlamayı öngörmüşlerdi.






Aslında ABD Guantanamo'yu ilk önce İmralı adasında pratikleştirmiştir. Biz buna İmralı sistemi dedik. Kürt Halk Önderi'nin ABD, İsrail ve Avrupa adına İmralı'da tutulma görevi Türkiye'ye verilmiştir. Bu sistemi sadece Türkiye uyguluyor demek, önemli siyasi yanılgılara götürür. Kürtlerin siyasi bilinci ve tutumunda eksiklikler ve yetersizlikler ortaya çıkarır.

İsrail, ABD ve Avrupa, Önder Apo'nun düşüncelerinin ve siyasi projelerinin Türkiye ve Ortadoğu'da pratikleşmesinin önüne geçmek istiyor. Çünkü Önder Apo'nun ideolojik yaklaşımı ve çözüm projeleri İsrail ve ABD'nin Kürtler üzerindeki plan ve projelerini boşa çıkarıyor. Bunun anlamı Kürt sorununun bölgede halkların kardeşliği temelinde çözülmesidir. Böyle çözümlerin önünün açılması ise ABD ve dış güçlerin bölgedeki siyasi etkilerinin azalmasını beraberinde getirir. Eğer Kürt Halk Önderi'nin önerdiği çözümler gerçekleşirse ABD'nin başta Türkiye olmak üzere bölge üzerindeki etkileri de azalır. Dış güçlerin bölgedeki varlığını gerektiren zeminler zayıflar. İşbirlikçiliğin ayakları darbe yer. İsrail, ABD ve AB bunu önlemek için Kürt Halk Önderi üzerinde bu kadar sıkı bir tecrit uyguluyor.

Guantanamo'da üzerinde tecrit uygulananlar sıradan militanlardır, İmralı'da ise bir halkın önderi üzerinde baskı ve tecrit uygulanıyor. Önder Apo şahsında Kürt halkının iradesi kırılmak isteniyor. Adalet Bakanı'nın 'eğer teslim olursan koşullar düzelir' dayatması yaptığını biliyoruz.

Türkiye basını ve demokratik kamuoyu Kürt Halk Önderi'ne yapılan baskılar konusunda duyarsızdır. Bu yaklaşımla İsrail, ABD ve AB politikalarına hizmet ediyorlar. Guantanamo için yazıp çizerken İmralı için yazıp çizmiyorlar. Kürt halkının siyasi önderine karşı ahlaki ve siyasi görevlerini yerine getirmiyorlar. Bu da ister bilerek ister bilmeyerek İmralı sistemini uygulayanlara suç ortaklığı yapmak oluyor. Bir halkın siyasi önderine böyle bir tecridin ve baskının normal hale getirilmesi kadar kötü bir şey olamaz. Türkiye demokrasi güçleri için duyarsızlık ve suç ortaklığı olan bu durum, Kürt kamuoyu için ise gaflet ve ihanettir.

Kürt halkı, önderine şimdiye kadar sahip çıktı. Ama tüm Kürtler, özellikle PKK taraftarları dışında kalan siyasi çevreler İmralı'daki baskıya ve tecride duyarsız kaldı. Bir halkın önderine duyarsız kalanların, o halkın özgürlük ve demokrasi isteklerine olan samimiyetlerine de inanılmaz. Siyasi görüşü ne olursa olsun herhangi bir Kürt'ün İmralı'daki sisteme karşı çıkmaması ve bu konuda mücadele içinde olmaması, inkarcı sömürgeciliği onaylamak ve ona teslim olmak anlamına gelir.

Şimdi bazı kişiler ve gruplar 'PKK bize neden olumsuz bakıyor' diyorlar. Siz bir halkın ve büyük bir siyasi hareketin önderinin esareti karşısında sorumsuz yaklaşırsanız bu hareket ve bu halk neden size karşı sıcak duygular taşısın? Herkes bilmeli ki bu halkla ve bu hareketle barışmak için her şeyden önce İmralı sistemine karşı çıkmak gerekir. Bu konuda Kürt halkının yanında yer almayanlar Kürdistan'da her zaman bir yabancı olarak görülecektir.

Kürt Halk Önderi üzerindeki baskı sıradan bir baskı değildir. Bir kişinin bir adada tek başına hücrede kalmasının ne anlama geldiğini herkesin iyi düşünmesi gerekir. Buna bir de sürekli hücre içinde hücrede olmak da eklenirse durumun ciddiyeti daha iyi anlaşılır. Kürt Halk Önderi'nin durumu düşünülürken bunlar göz önüne getirilerek duyarlı olunmalı ve bu önderliğe büyük bir saygı duyulmalıdır. Bu psikolojik baskıya bir insan kolay kolay dayanamaz. Ancak büyük inanç sahibi olmak ve büyük değerlere bağlı olmak bir insanı bu koşullarda ayakta tutabilir. Nitekim Kürt Halk Önderi 'Yüzüm duvara dönük, ayakta yüz yıl da bırakılsam, ya bu yaşam özgür olacak ya da bu yaşam yaşanılmamış sayılacaktır' diyerek İmralı'daki duruşunu ortaya koymuştur.

11 yıldır İmralı'da olan Kürt Halk Önderi'ne gazete verilmiyor, verildiğinde de özellikle güncel haberler kesiliyor. Yani magazin gazeteleri haline getirilerek veriliyor. Sadece TRT'nin bir kanalının çektiği radyo veriliyor, ama bu da parazit atılarak dinletilmiyor. Yakın dönem siyaseti ve Kürt sorunuyla ilgili kitaplar verilmiyor. Kabul edilen kitaplar da tek tek veriliyor. Bir kitabı okuduktan sonra geri alınıp diğer kitap veriliyor. Böylece savunmaların belge konularak ve alıntı yapılarak yazılması istenmiyor.

Türkiye'de tüm tutuklular televizyon izlerken İmralı'da bu yasaktır. Şimdi tüm bu yasakların ve baskıların ne anlama geldiği açıktır. Bir halkın önderi ve siyasi tutuklu olan biri için bundan daha büyük bir baskı olabilir mi? Bütün ömrünü Kürt halkının özgürlüğü için siyasi mücadelede tüketen bir insanı siyasetten uzaklaştıracak bu uygulamalar sıradan görülemez. Bu yaklaşım esas olarak Kürt halkına yaklaşımdır.

Erdoğan nasıl ki etnik siyaset olmaz, kimlik siyaseti olmaz derken Kürtler siyasetle uğraşamazlar; onlar adına da biz siyaset yaparız demek istiyorsa, Kürt Halk Önderi'ne karşı büyük düşmanlık da onun çok fazla siyasi kimliği olan bir Kürt lideri olmasıdır. Bir Kürt ne siyasetçi olabilir, ne de Kürt lideri olabilir. Buna soyunanın kafası ezilir! Kürt Halk Önderi'ne yapılan budur. DTP'nin etkisizleştirilmesi ve tasfiye edilmesi de aynı zihniyetin başka bir uygulamasıdır.

Kürt Halk Önderi'ne bu nedenle psikolojik baskı yapılıyor. Siyasi mücadeleden, siyasi kimliğinden vazgeç ve teslim ol dayatması yapılıyor. Bu konuda İsrail ve ABD ile Türkiye'nin politikaları örtüşüyor. Böylece baskı, dünya kamuoyundan tepki almadan normalleştirilerek sürdürülüyor.

Kürt halkı bu politikaları kınamadan, Kürt Halk Önderi üzerindeki bu politikaya karşı mücadele etmeden özgürlük ve demokrasiyi hak edemez. Kürt halkı ancak Önder Apo'ya sahip çıkarak özgürlük ve demokrasi mücadelesini geliştirebilir ve sonuç alabilir.

Kürt Halk Önderi'ne 'sen bu halkı neden bu kadar bilinçlendirdin, neden bu kadar örgütledin, neden bu kadar bir irade haline getirdin, neden onları on yıllardır serhıldana kalkan ve gerilla savaşı veren bir halk haline getirdin' diyerek baskı yapmaktadırlar. Yani halkı güç ve irade yaptığı için üzerinde baskı yürütmektedirler.

Bu gerçeklik Kürt halkının bırakalım siyasi nedenlerle, ahlaki olarak bile bu önderliğe sahip çıkması gerekiyor. Artık daha etkili mücadeleyle bu önderlik üzerindeki esarete son vermesi gerekiyor.

10 yıl tek bir hücrede bırakılmak kolay değil. Eskiden 7 yıl cezaevi yatanlar için 7 türkü yaparlarmış. Şu anda Kürt Halk Önderi'nin her bir yılı 7 yıl kadar bir zindanda kalmak kadar ağır geçmektedir. Yani 70 yıl kadar bir süre zindanda kalmış bulunmaktadır.

Artık bu esaret son bulmalıdır. Esaretin 11. yılında Kürt halkı sadece komployu protesto etmemelidir, Kürt Halk Önderi'nin özgürlüğü için mücadeleyi yükseltmelidir. Bunun için güçlü demokratik serhıldanlar yapmalıdır. Türk devleti ve arkasındaki güçler bu mücadele karşısında Kürt Halk Önderi'ni esaret altında tutamayacaklarını anlamalıdırlar.

Komployu 11. yılında bir daha lanetliyoruz. Artık Kürt Halk Önderi'ni esaret altında görmek istemiyoruz.

Esaretin 11. yılı Kürt Halk Önderi'nin özgürlük yılı haline getirilmelidir.

2009 yılının Kürt Halk Önderi'ne özgürlük yılı olacağına inanıyoruz.



www.gundem-online.com

Hiç yorum yok: